Efendim, başlığımıza “Futbol” kelimesini özellikle yerleştirdim ki “futbol ile ilgilenmiyorum” veya “kuyruğundan ilgiliyim” diyenler için uyarı niteliğinde olması anlamında. Zira kimsenin değerli vaktini almak istemem.
Malum, geleneksel turnuva artık çok yaklaştı ve siz de benim gibi bir futbol tutkunu iseniz sanırım bu yazıyı okumak sizi 1 hafta önceden havaya sokmaya yetecektir. En azından öyle umuyorum.
“Avrupa Futbol Şampiyonası” (1) ilk olarak 1960 yılında düzenlenmiş. O ana kadar 1930’dan beri halihazırda her 4 yılda bir düzenlenen “Dünya Kupası” varmış ancak yetkililer herhalde futbolun bir endüstri olacağını o zamandan görmüşler ki “4 yıl beklemek çok fazla, hiç olmazsa 2 yıl bekleyelim” düşüncesi ile araya “Avrupa Uluslar Şampiyonası’nı” (2) sıkıştırmışlar. Futbola ilgi gün geçtikçe çığ gibi büyüyünce de turnuva kalıcı olmuş ve günümüze kadar hiç aksamadan gelmiş. Tabi Pandemi’yi saymazsak. Yetkililer de saymamayı tercih etmiş olmalılar ki geçtiğimiz 2020 yılında yapılması gereken turnuva 2021’e sarkmasına rağmen adı “Euro 2020” (3) olarak kalmış. Bu arada, turnuvanın adına takılanlarınız olmuş olabilir, acaba hangisi doğru diye? Sıralama güncele doğru şöyle efendim: 2-1-3. “Euro”, hem kısa oluşu hem de daha önceki Avrupa Şampiyonalarını rahatça hatırlatması açısından 1996 yılından beri tercih edilen motto.
Önümüzdeki 16. şampiyonaya kadar gerçekleştirilen 15 şampiyonada 3’er şampiyonlukla Almanya ve İspanya en başarılı ülkeler. Fransa’nın 2 birinciliği bulunurken, şampiyonayı 1 kez kazanan ülkeler zamanın Sovyetler Birliği ve Çekoslovakya’sı, İtalya, Hollanda, Danimarka, Yunanistan ve son şampiyon Portekiz. İspanya’ya burada küçük bir parantez açalım. 2008 ve 2012 yıllarında bu turnuvayı üst üste 2 kez kazanan tek ülke. Hatırlayanlar olacaktır, İspanya’nın, maçlarında yüzlerce pas yaptığı ve topun bir türlü rakibe geçmediği yıllardı o yıllar. Eski Yugoslavya ise turnuvanın en bahtsız ülkesi. 1960’ta finalde Sovyetler Birliğine kaybetmiş. 1968 yılında ise finalde İtalya ile 1-1 berabere kalınca tekrarlanan maçta 2-0 ile şampiyonluğu yine kaçırmış. Yeri gelmişken bir ilginç anektod’da İtalya için vereyim. İtalya, 1968 yılında şampiyon olurken yarı finalde Sovyetler birliği ile karşılaşmış ve maç 0-0 berabere bitmiş. Sonrasında finalisti para atışı belirlemiş. Neden uzatmalar düşünülmemiş demeyin zira hava felaket kötü imiş ve maç kitlenmiş. İtalyan kaptan “yazı” seçeneği ile takımını finale taşımış sonrasında da şampiyonluk gelmiş.
Şampiyona, sportif ve futbol anlamında dünyada Dünya Kupası’ndan sonra en fazla izlenen aktivite. Bu yılda turnuvayı 300 ile 600 milyon arası kişinin izlemesi bekleniyor.

Turnuvaya katılan ülkelerin sayıları da zaman içinde kararlı bir şekilde artmış. İlk 5 turnuva’ya katılım sadece 4 ülke ile olurken, takip eden 4 yılda katılım sayısı 8 ülkeye çıkmış. Sonraki 5 turnuvada katılım sayısı 16 olurken, geçen turnuva, bu yılki turnuva ve 2024’teki turnuva 24 takımlı olarak programlanmış. Bu matematiğe göre 32 olması beklenirdi ama onu şimdilik Dünya Kupası’nda düşünüyorlar sanırım.
Bugüne kadar 15 finalin 6’sı uzatmalar neticesinde sahibini bulmuşken, 1996 ve 2000 yıllarındaki finallerde “Golden Goal” uygulaması, kaybedenlerin ani ve keskin şoklar yaşamasına sebep olmuş. Kalp krizinden ölümlerin artması sonucunda bu uygulamaya 2004 yılında son verilmiş. Ancak UEFA heyecan kasırgası yaratmaya kararlı imiş. 2004’ten itibaren “o zaman Gümüş Gol uygulamasını getiriyoruz” demişler. Nedir bu Gümüş Gol? Uzatmaların ilk devresinde takımlardan biri geriye düşerse maç o an bitmeyip, yarının sonuna kadar yenik takıma durumu kurtarma şansı tanımak. Tarihte bu yolla bir üst tura çıkan tek takım Yunanistan. Hani şu katı defans ile herkesi sinir içinde bırakıp, neredeyse her maçı 1-0 ile kazanarak şampiyon olan ülke. 2004’ün bir başka ilk ve sonu da açılış ve kapanış maçlarının Yunanistan ve ev sahibi Portekiz takımları arasında oynanmış olması. Ama Yunanistan’ın hakkını da verelim, her iki maçı da 2-1 ve 1-0’lık skorlarla kazanmayı bilmişler.
Bu arada iddia severler için küçük bir tüyo vereyim. Oynanan son 9 finalin 8’i alt bitmiş, yani en fazla 2 gol atılmış. Aradaki tek istisna 2012 yılındaki İspanya-İtalya finalinin 4-0 olarak İspanya lehine bitmiş olması.
Geçmişe dönmüşken Euro 92’yi de anmadan olmaz. Danimarka’nın peri masalı şampiyonluğu. Danimarka eleme gruplarında Yugoslavya’nın ardından 2. olup, elenmişti. Ancak Yugoslavya’daki savaş nedeniyle bu ülke turnuvaya son anda katılamayınca grup ikincisi Danimarka apar topar turnuvaya dahil edildi. Oyuncular tek tek plajlardan mayo-paça toplanıp maçlara çıkartıldı. İşte o beyince ve fizikçe hiç hazır olmayan Danimarka, Fransa, İngiltere, ev sahibi İsveç ve finalde Almanya’yı geçip şampiyon olmayı başarmıştı. Adları da “Plaj’dan Gelen Şampiyon” diye tarih sayfalarına yazıldı.
1988, Almanya’nın, Batı Almanya olarak turnuvaya katıldığı son yıl. Sonraki yıllarda artık Almanya olarak müsabakalara katılmış. Benzer şekilde Çekoslovakya 1996 yılından itibaren Çek Cumhuriyeti ve Slovakya olarak, Sovyetler Birliği’de 1991’deki dağılmadan sonra 1992 yılından itibaren önce ayrılan bağımsız devletlerin karması olarak sonrasında da bağımsız devletler olarak şampiyonlara katılmaya başlamışlar.
Tarihteki bu küçük yolculuktan sonra şimdi de bu yılki, yani bu yazının kaleme alındığı gün itibarı ile 6 gün sonraki 16. Şampiyona’ya ait bilgilerle devam edelim.
Bu yıl acaba kim şampiyon olur sorusuna verilecek en muhtemel cevaplardan biri, ülkelerin son 6 maçlar itibarı ile form durumlarına bakmak olabilir. Belçika, Danimarka, İngiltere, Fransa, Macaristan, İtalya, Hollanda, İsveç ve İsviçre yüksek form durumları ile öne çıkan ülkeler. Hele İtalya 6’da 6, ve İsviçre de 6’da 5 galibiyetle bize aynı grupta olma şanssızlığını yaşatan ülkeler. Ama ne demişler, top yuvarlaktır ve ne olacağı belli olmaz. Gruplardaki, toplam 24 takımdan en zayıf halkalar ise Hırvatistan, Polonya, Finlandiya ve Rusya gibi duruyor. Tabi bir de Ukrayna, İskoçya ve Slovakya gibi oyunu rahatlıkla kilitleyebilen ülkeler de var. Türkiye, en iyilerden bir tık aşağıda gibi durmasına rağmen şüphesiz ki son yıllardaki en yetenekli kadroya sahip.
Şampiyona’nın en çok milli olan oyuncusu Portekiz’den Cristiano Ronaldo. Şu ana kadar tam 174 milli maç. Modric, Moutinho, Larsson, Hamsik, Vertonghen, Lloris, Busquets, Pandev, Lewandowski, Pepe, Witsel, Alderweireld, Giroud, Chiellini, Eriksen, Hazard, Kjaer, Zhirkov, Bonucci, Kroos, Müller, Gunter, Pekarik, ve Perisic de bu yıl 100. kez ve üstü milli olma şerefine nail olacak diğer tecrübeli ayaklar.
Turnuvanın resmi sponsoru, Katar Havayolları. Enteresandır ki 2022 Dünya Kupasının yapılacağı ülke de Katar. Herhalde önden bir provasını yapacaklar. Bir başka enteresanlık da Dünya Kupasının ilk defa Kasım ve Aralık aylarında yapılacak olması. Neyse zamanı gelince ona da ayrıca değiniriz umarım.
Bu yıl turnuva geçmiş yıllardan farklı olarak 11 farklı ülke ve şehirde gerçekleştirilecek. Roma, Bakü, Kopenhag, St. Petersburg, Bükreş, Amsterdam, Londra, Glasgow, Sevilla, Budapeşte ve Münih maçların oynanacağı şehirler. Sadece yarı final maçları ve final maçı Londra’nın ünlü Wembley stadyumunda oynanacak. Stat, mevcutlar içinde en yüksek seyirci kapasitesine sahip olduğu için bu tercih yapılmış. Bu kadar çok ülkenin aynı anda aynı organizasyona katılması da bir ilk. En son 2000, 2008 ve 2012 yıllarında turnuvaya 2’şer ülke ev sahipliği yapmıştı.
Son olarak Türkiye’nin Avrupa Şampiyonası tarihine bir bakıp toparlayalım isterseniz.
Türkiye ilk olarak 1996 yılında şampiyonaya katılma hakkı kazandı. Bu turnuvada 3 maçta 3 mağlubiyet ile grup sonuncusu oldu ve elendi. 2000 yılındaki turnuvada ise İtalya’nın ardından grup ikincisi olarak çeyrek final oynama hakkı kazandı. Bu yılki turnuvanın açılış maçında karşılaşacağımız İtalya ile Avrupa Şampiyonası kapsamındaki ilk maçımızdı ve 2-1 kaybetmiştik. Türkiye daha sonra çeyrek finalde Portekiz’e 2-0 yenilerek turnuvadan elendi. Bir sonraki macera için 8 yıl bekledikten sonra Euro 2008’e katılmaya hak kazandık. En iyi derecemizi elde ettiğimiz bu turnuvada gruptan Portekiz’in ardından 2. olarak çıktık ve çeyrek finalde Hırvatistan’ın rakibi olduk. 1-1 biten o fantastik uzatmaların sonunda penaltılarla yarı finale kaldık. Yarı finalde Almanya’ya 3-2 yenilerek elenmekten kurtulamadık. İkinci bir 8 yıllık aranın ardından Euro 2016’da grupta 3. olarak bir üst tura geçme şansını elde edemedik. Ve şimdi Euro 2020’deyiz. Hayaller bitmeden umutlar da bitmezmiş. Rakipler ilk etapta, zorlu İtalya, İsviçre ve Galler. Bekleyip, görelim ve milli takımımıza başarılar dileyelim.
Evet bir heyecan fırtınası daha futbolseverleri bekliyor. Geçen yıl olsa idi 12 Haziran-12 Temmuz, bu yıla ertelenince 11 Haziran-11 Temmuz arası sürecek toplam 51 maçlık bir serüven. Kimin kazandığı veya kaybettiğinden çok heyecanlı maçların, güzel ve bol gollerin olduğu kaliteli maçlar bekliyoruz.
İyi seyirler……
0 Yorum