Paylaşacak tecrübemiz, söyleyecek sözümüz var

ELLİYİZ

50 yaş ve üstü kadın, erkek, emekli, çalışan, EYT’ li ,bekar, evli her kesimden bizlerin paylaşım platformu

Tuna Nehri Gezisi 1. Bölüm

tarafından | Oca 14, 2023 | Gezi | 0 yorum

Tekrar merhaba diyerek, bir başka nehir gezisi izlenimlerimizi sizlerle paylaşmak istedim.

Daha önce, benzer bir tecrübemizi sizlerle paylaştıktan sonra, çok yakın bir arkadaşımızın konuyu bir şekilde gündeme getirmesi (ya da kışkırtması diyelim), bu sefer birlikte gider miydik, hangi turlar uygun vs derken kendimizi tekrar bir nehir gezisi düşüncesi içerisinde bulduk.

Arzumuz kendileriyle gitmekti ancak, güzergâh beklentilerimizde kesişim kümesi bulamayınca bu hayalimiz gerçekleşemedi. Tercihimiz bu kez, tek ülke, 4 nehir konseptine dayanıyordu. Arkadaşlarımız ise tek nehir, 4 ülke üzerinde duruyorlardı. Yani en cazip olan Ren nehir parkuru. Bizim arzu ettiğimiz güzergâh ise; Passau/Almanya’dan başlayarak, Tuna- Main nehirleri üzerinden Ren Nehrinin en popüler bölgesini katederek, Mosel nehri ile Trier/Almanya’da sonlanacak, Almanya içerisinde orta çağdan kalma en nadide şehirlerini, mimarisini, özenle korunmuş kültürel miraslarını mekânında yaşatacak bir seçimdi.

Sanırım denenmiş denenmiştir, eğer memnunsan maceraya gerek yok yaklaşımının da etkisiyle daha önce tecrübe ettiğimiz gemi işletme firmasının acentesine ulaşarak 7 Ağustos’ta başlayacak 9 günlük tur için kayıtlarımızı yaptırdık. Bu gezi için arkadaşlarımızı ikna edemediysek de ebeveynlerimizi ikna ettik. Onlar ile birlikte yapacağımız gezinin hayallerini kurmaya başladık.

Geziye bir-iki gün kala, tam da gezi detaylarını, bilet bilgilerini alacağımız zamanda, sürpriz bir gelişme ile karşılaştık. O da küresel ısınmanın 2022 yaz sezonu için getirdiği çarpıcı etkilerinin ve nehir seviyelerinin dramatik bir düşüşünün sonucu olarak, Passau – Regensburg arasındaki bir lokasyonda (Pfelling), nehir su seviyesinin 2,5 metreye düşmesi ve emniyetle seyir yapılamayacak noktaya gelmesi nedeniyle, işletmeci gemi firmasının, geziyi force major gerekçe göstererek iptal etmesiydi. Yaa, Biz Türk’üz, biz gemileri nerelerden aşırtmış milletiz, iner iki omuz atarız desek de … olmadı.

İşin aslına bakarsanız bir denizci olarak, bu ihtimal, yani nehir sularının ciddi anlamda azalması, hiç aklıma bile getirmediğim ancak bundan sonra sanırım sıklıkla yüzleşeceğimiz, hayatın yeni bir gerçeği olacak.

1 e1673531975427
Su seviyesindeki azalma

En keyifsiz durum, motivasyonun zirve yaptığı bir noktada, durumun dip göstererek sizi sınaması. Tabi ki böyle bir durumda, aracı kurum (acente) “ya bedel iadesi yapalım ya da farklı bir güzergâh tercih edin” alternatifini sunması, yapılabilecek 2 seçenek idi. İade yerine istemeye istemeye de olsa farklı bir güzergaha yönelmek durumunda kaldık. Ancak bu kez de olabilecek tarihlerin başka takvimler ile çakışıyor olması, ya da diğer güzergahın fiyat farkı gibi ekstralara doğru gidiyor olması nedeniyle de bir sorun yönetimi sürecini beraberinde getirdi. Seçmek zorunda kaldığımız güzergâh, Tuna nehri gezisi oldu.

Nihayetinde, 29 Ağustos’tan başlayarak 1 hafta süresince seçmek ve gitmek zorunda kaldığımız Tuna Nehri gezisine kendimizi alıştırmaya çalıştık. Gezi tarihi yaklaştıkça acaba başka ne gibi sorunlarla karşılaşırız refleksi oluyor insanda. Bu tip gezilerde son iki gün kala seyahat ile ilgili tüm bilgileriniz ulaşıyor size. Bu, bir de hafta sonu günlerine denk gelirse ki bizimki biraz da öyle oldu. Demek istediğim, olur ya misalen uçuş biletinizde vs. Bir harf hatası, bir yanlışlık yapılmış olsa, muhatabınızı hafta sonu bulup, bu problemlerin çözülebilmesi için bir pay kalmıyor olması bende gerginlik yaptı. Mesleki deformasyon diyelim, her şeyin tam ve en ince detayına kadar planlı, düzenli olmasına alışık yaşadığım için sanırım, bu tip detayları da ben ve benim gibi şanssız bir azınlık dertleniyordur.

Seyahate iki gün kala gelen belge ve bilgilerin düzgün olmasından sonra rahatladım. Aslında, işin mutfak tarafında, seyahat acentesinde çalışanların, her bir müşteri için bu tip düzenlemeleri, en ufak bir kusur olmadan harfi harfine hatasız organize etmesi gerektiği düşünüldüğünde, bu sektörde çalışanlara da ne kadar saygı duysak az olduğunu, bize bir kez daha gösterdi. Hassas, kritik bir sektör. Tamamen müşteri memnuniyetine endeksli, kırılgan, titizlik gerektiren bir iş dünyası. Hani bir laf vardır, “Protokol işlerinde %99 başarı; Başarısızlıktır” diye. Öyle yani. Bu kez, pozitif anlamda sürprizlerle karşılaştık. Biz en alt model kamara tercihinde bulunmuştuk, ancak tam gerekçesi bize söylenmemiş olsa da muhtemel, önceki seyir tercihimizden olan mağduriyetimiz/memnuniyetsizliğimiz, daha önce aynı gemi şirketi ile seyahat etmiş olmamız, belki de acente yetkililerinin özel girdileriyle; en üst güvertedeki kamaralara terfi (upgrade) edilmişiz. Ayrıca evden havalimanına gidiş ve gelişte kompliman olarak transfer ayarlamış olmaları da ilave sürprizlerdendi.

29 Ağustos, sabaha komşu saatlerde yola koyulmamızla başlayan Tuna Nehri gezimiz, Almanya’nın Münih kentine uçuş ile, oradan da Passau limanına otobüsle intikal ile başlamış oldu. Toplam 15 kişilik grubumuza bir de Türk rehber eşliğinde Passau’da çok seri, şık bir şekilde “check-in”lerimizi yaparak Amadeus Star isimli gemimizde, kamaralarımıza yerleştik. Daha önceki gezimizden de belirttiğimiz gibi, bu tip gezilerde siz valizlerinizle neredeyse hiç boğuşmuyorsunuz, sadece havaalanında kendi valizlerinize sahip çıkıyorsunuz. İstanbul havaalanında valizlerinize taktığınız tur firması etiketleri ile Münih havalimanında otobüse bıraktığınız şekilde, kamaralarınızda valizlerinizi buluyorsunuz. Ne konfor!

https://www.amadeus-rivercruises.com/our-amadeus-fleet/detail/amadeus-star.html

Passau/Almanya’dan başlayan seyahatimiz boyunca uğrayacağımız limanlar; Avusturya’nın Emmersdorf, Dürnstein, ve başkenti Viyana limanları, Macaristan’ın başkenti Budapeşte ve Estergon limanları, Slovakya’nın başkenti Bratislava limanı ile Linz (Avusturya) ve Passau/Almanya şeklinde planlanmıştı. İşin ilginç tarafı, arkadaşlarımız ile birlikte seyahat etme hayali ile başladığımız süreçte gelinen son durum; tek nehir- 4 ülke oldu yine. Üstelik 3 de başkent görme imkânı sağlayan bir güzergâh

Passau, Tuna nehrinin Almanya coğrafyasında kalan önemli bir trafik noktası. Gemi hareketine başlamadan önce birkaç saatliğine vakit de uygun olunca, Passau’nun merkezini gezelim dedik. Şehir, kendi içerisinde görsel güzelliği, bütünlüğü ve tabi ki temizliği ile çok hoşumuza gitti. Kendine özgü bambaşka güzel bir şehirde, masalsı sokaklarında yürümek iyi geldi.

Passau’dan en ilginç resim karesi şu oldu. Belediye binası köşesindeki, işaretli yılları gösteren köşe başı ilgimizi çekti. Bu işaretler, tarih boyunca, Tuna Nehrinin, taşkınlarda şehrin neresine kadar yükseldiğini gösteren markalamalar. Aslına bakarsanız, suyun gücüne dair farklı bir ipucu. Benzeri tarihsel olarak nehrin en yüksek seviyelerini gösterir işaretlemelere diğer ziyaret ettiğimiz kasabalarda da rast geldik. Yani… Suyun şakası olmaz.

2
Tuna Nehri su seviye göstergesi

Seyir başlar başlamaz kısa bir süre sonra Avusturya topraklarından geçmeye başlıyorsunuz. Hoş, nehirde giderken hangi ülkeden hangisine geçtiğinizin bir önemi, hissi açıdan yok. Doğa, insanın sınır kavramını pek takmıyor aslında. Bu formatı İnsan, yaşamına nasıl sokmuşsa, bir şekilde de zahmetini çekiyor sınır ve ülke kavramıyla. Gerçi, Macaristan’a gelince, yapı ve mimari farklılık aslında kendini belli de ediyor ama doğa, tamamen aynı.

Zaman zaman nehir trafiği karşılıklı geçişlerle şenleniyor. Bir ara, güzel bir tecelli, ilk nehir gezimizde (Ren nehrinde) bulunduğumuz Amadeus Silver II isimli gemiye rast geliyoruz.

3
Amadeus Silver II

Nehirde ilerlerken, kaç kere Johann Strauss’un kulaklarını mı çınlatmışımdır, yoksa ruhunu mu titreştirmişimdir bilemiyorum. Arkadaş renk körüydü kesin. Tuna’nın mavi bir kısmının olduğu gerçek dışı. Şanslıysanız Güzel Yeşil Tuna’dır valsin ismi, yok değilseniz kahverengi

4
Tuna Nehri

Viyana’ya varmadan önceki gün iki küçük kasabaya uğrayacak şekilde ilerledik. Bunlardan ilki Emmersdorf, ki buraya çok yakında bulunan, Dünya’nın en büyük Barok eserlerinden olan ve Umberto Eco’ya ”Gülün adı” romanı için ilham veren Benedictine Manastırı için bu limana uğranıldığı söylendi. Ancak, işin doğrusu manastır bizim pek ilgimizi çekmedi, gezisine de katılmadık.

Kasabanın kendi şirinliği ve atmosferini yaşamak, hissetmek daha güzel geldi. Kendine özgü mimari dokusu ile çok farklı, çok değişik bir atmosferi kısaca da olsa tadabiliyorsunuz

5
Emmersdorf

  1. Bölümün sonu

0 Yorum

Bir İçerik Gönder

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Pin It on Pinterest

Share This