Kastamonu’da 2 gece konaklayacağımız Uğurlu Konakları’na yerleşmeden önce Kasaba Köyünde 2014’ten beri Unesco Kültür Mirası Geçici Listesinde bulunan Mahmut Bey Cami’ni gördük. 1366’da Candaroğulları Beyliği hükümdarı Emir Adil Bey‘in oğlu Emir Mahmud Bey tarafından “cuma cami (ulu cami)” olarak yaptırılmış olup, dış duvarları moloz taştan, içiyse tamamen ahşap tercih edilen caminin sâdece mihrap kısmında alçı kullanılmıştır. Caminin çatısı ahşap olup bindirme tekniğinde yapılmıştır. Hiç metal çivi ve herhangi bir aksâm kullanılmamış olmakla Türkiye’deki ender örneklerdendir. Caminin göz alıcı bir diğer öğesi kapısıdır. Türkiye’de çok az örneği bulunan kapının aslı 1977’de çalınmış, Manisa’da bir okulun bahçesinde bulunduktan sonra da Kastamonu Livâ Paşa Konağı Etnoğrafya Müzesi‘nde muhafaza altına alınarak teşhire konulmuştur. Yerine Kastamonu’nun en eski ahşap oymacılık ustalarından hakkâk Hikmet Değirmencioğlu tarafından yapılan benzeri yerleştirilmiştir. Cami içindeki tüm ahşap yüzeylerde görülen, kökboyası kullanılmış kalem işi süslemeler; aslî vasfını korumaktadır. Yangın tehlikesi sebebiyle elektrik tesisatı bulunmayan camiyi, başta Japonlar olmak üzere her yıl ortalama 12 bin kişi ziyaret etmektedir.
20 Mayıs Cumartesi günü Kastamonu’nun şehir merkezinde bulunan tarihi ve turistik mekânları gezdik. Bunları sıralarsak,
Mimar Vedat Tek tarafından 19.yy. başında inşa edilen Cumhuriyet Meydanı’ndaki Hükümet Konağı. Hemen onun önünde Mimar Tankut Öktem tarafından yapılan görkemli Atatürk ve Şehit Şerife Bacı Anıtı. Şerife Bacı, İnebolu’dan gelen cephaneleri kağnı arabasıyla Ankara’ya taşırken 21 yaşında donarak ölen bir Millî Mücadele kahramanıdır.
Ayrıca, Kastamonu Kalesi, Saat Kulesi, İsmail Bey Külliyesi, Etnoğrafya Müzesi, Arkeoloji Müzesi, Şeyh Şaban-i Veli Türbesi, Nasrullah Cami ve Şadırvanı, içinde Şapka Müzesi ve pek çok sanat eserinin olduğu Mimar Vedat Tek Kültür ve Sanat Merkezi gibi yapıların da çoğunu ziyaret etme şansımız oldu.
Yemek olarak, ana malzemesi kızamık bitkisi olan kara çorba (gerçekten siyah), tam tersi beyaz olan Ecevit Çorbası, mantı hamuru gibi hamur işi üzerine atılmış tavuk ve dana etinden oluşan Banduma, etli yaprak sarma, kuyu kebabı, tirit, Daday usulü etli ekmek, üstü susamsız pırıl pırıl simit ve kaşık helvayı denedik. Dönüşte yanımıza da çekme helva ve pastırma almayı unutmadık.
21 Mayıs Pazar günü akşam 21.00 deki uçak saatine kadar Pınarbaşı, Daday ve Azdavay gibi Kastamonu’nun yakın ilçelerinde bulunan Horma Kanyonu ve Şelalesi ile Çatak Kanyonu’nu gezdik. Bunlar dışında bölgede bizim vakit bulamadığımız Ilıca Şelalesi, Ilgarini Mağarası, Ejder Mağarası, Valla Kanyonu, Pompepolis Antik kenti, Donalar ve Deliklikaya Kaya mezarları gibi doğa harikası mekânlar da varmış. Her sene haziran ayında (mesela bu sene 4-9 Haziran arasında) Kastamonu Valiliğince oluşturulan 95 km lik İstiklal Yolu’nda İnebolu – Ankara arasında cephane taşıyan Millî Mücadele kahramanlarını anmak için bir yürüyüş yapılmaktadır.
Özetle Sinop ve (özellikle Kastamonu güzel havası, bol yeşili, birbirinden güzel konakları) ve yukarıda saydığım birbirinden güzel yapılarıyla görülmeye değer şehirler. Tavsiye olunur.
Cem Çötelioğlu
Keyifli bir gezi olmuş, yazınızı okurken kendimi grubun içinde hissettim elinize emeğinize sağlık 👍👏☘️