19 Mayıs 2023 Cuma sabahı THY ile İstanbul Havaalanından 08.50 de hareketle saat 10.00 gibi Sinop Havaalanına indik. Transferimizi aldık ve doğruca Sinop Kalesi, Diyojen Heykeli ve Sabahattin Ali gibi ünlü edebiyatçıların hapis yattığı Sinop Cezaevinin bulunduğu semte gittik. Bu 3 yapı birbirine yürüyüş mesafesinde olacak kadar yakınlar. Cezaevi kapalı olduğu için içini gezemedik dışarıdan resmini çektik. Meşhur Filozof Diyojen M.Ö. 412 de Sinop’ta doğmuştur. Yaşam felsefesi olarak mutluluğun en basit biçimde yaşanarak (kinik) elde edilebileceğini savunarak yaşamını bir fıçıda geçirmiştir. Diyojen’e ait bilinen en ünlü hikâye Büyük İskender’le arasında geçen diyalogdur. Büyük İskender kendisinden korkuyla kaçan insanların aksine hiç istifini bozmayan Diyojen’e “Sen benim kim olduğumu biliyor musun?” diye sorar? “Sen benim kölemin kölesisin zira Dünya benim kölemdir sen de Dünya’nın kölesisin.” der. Aldığı cevap çok hoşun giden Büyük İskender kendisinden istediğini dilemesini söyler. Diyojen’in cevabı ise tam yaşam felsefesine uygundur. ” Gölge etme başka ihsan istemem”
Heykelde elinde fener ile gördüğünüz Diyojen, gündüz vakti Atina sokaklarında fenerle dolaşırken kendisine “Ne arıyorsun?” diye sorduklarında “Adam arıyorum” cevabını vermiştir. Yanındaki köpek de Yunanca köpek anlamına gelen Kinik felsefesinin (basit yaşama) bir sembolü olarak yerini almıştır.
Sinop Kalesi’nin Milet’ten gelerek Sinop’ta yerleşip koloni kuran göçmenler tarafından yapıldığı düşünülmektedir. Romalılar ve Bizanslılar döneminde de devamlı onarım gören kale, 1214 ve 1261 yıllarında Selçukluların eline geçmiştir. Bu dönemde yeniden onarılan kalenin savunmasını güçlendirmek amacıyla bir iç kale oluşturulmuştur. Evliya Çelebi Seyahatnamesinde kaleye giriş kapıları olarak Kumkapı, Tersane kapı, Yenice kapı, Tabakhane Kapısı, Lonca Kapısı ve Deniz Kapısı isimlerinden bahseder. Günümüzde bu kapılardan sadece Kumkapı ve Lonca Kapısı ayakta kalmıştır.
Kalenin cezaevi olarak kullanımına ait en eski belgeler ise 1568 yılına dayanmaktadır. İç kalenin resmi olarak zindana dönüşmesi ise 1887 yılında olmuştur. 1939 yılında da çocuk hapishanesi olarak kullanılmak üzere bir bina daha yapılmıştır. Kırım Hanı II. Devlet Giray, Sabahattin Ali, Refik Halit Karay, Mustafa Suphi, Ahmet Bedevi Kuran, Ruhi Su, Burhan Felek, Zekeriya Sertel, Refi’ Cevad Ulunay, Celal Zühtü Benneci, Hüseyin Hilmi, Osman Cemal Kaygılı, Kerim Korcan, Osman Deniz bu cezaevinde yatmış bazı isimlerdir.
Daha sonra Sinop Arkeoloji Müzesi ve Etnoğrafya müzesini gezdik.
Arkeoloji Müzesi: Sinop’ta ilk müzecilik faaliyetleri 1921 yılında başlamıştır. 1932 yılında eser miktarının giderek artması sebebi ile burada bulunan eserler, Selçuklu Veziri Müinüddün Pervane tarafından yaptırılan (1262) Pervane Medresesi’ne nakledilmiş ve burada müzenin ilk çekirdeği oluşturulmuştur. 2001 yılında onarım ve yeni teşhir-tanzim çalışmaları nedeniyle geçici bir süre kapatılan müze çağdaş müzecilik anlayışı içerisinde onarımları gerçekleştirilerek 2006 yılı Nisan ayında tekrar hizmete açılmıştır. Sinop’ta bulunan İlk Tunç Çağından Bizans Çağı sonuna kadar bir dönemi kapsayan kap-kacak, madeni aletler, vazolar, pişmiş toprak heykelcikler, Serapis Mabedine ait pişmiş toprak mimari parçalar, cam eserler, sikkeler, mozaikler, mezar buluntuları ve benzeri eserlerin teşhiri yapılmaktadır.
Bugün Etnoğrafya Müzesi olarak kullanılan yapı tipik bir 18’inci yüzyıl sonu konağıdır. Temel ve zemin katı moloz taş, ana katları ahşap karkas-tuğla karışımı olan yapı üç katlıdır. Konağın zemin katında Sinop ve Boyabat evlerinin sergilendiği galeri kısmı, mutfak bölümü ve köy odası yer almaktadır. Konağın birinci katında Sinop ve yöresinde kullanılmış olan takılar, kılıç, dokuma tezgâhları sergilenmektedir. Konağın ikinci katına çıkınca genişçe bir salon ve etrafında simetrik olarak planlanmış 4 oda ve 3 eyvanda konak yaşantısı canlandırılmıştır.
Daha sonra yan yana inşa edilmiş olan Alaaddin Cami ve Pervane Medresesi’ni gezdik.
Alaaddin Cami kent merkezinde yer almaktadır. Evkaf kayıtlarında Selçuklu Sultanı Alâeddin Keykubat’a ait olduğu yazılı bulunan bu caminin, Selçuklu Devleti’nin 1214 yılında Sinop’u fethinden hemen sonra yapılmış olduğu sanılmaktadır.
Pervane Medresesi, Alaaddin Cami avlusunun kuzey girişinin karşısında bulunmaktadır. 1262 yılında şehrin ikinci defa alınışı anısına Selçuklu Veziri Muinüddin Süleyman Pervane tarafından yaptırılmıştır. Büyük bir avlusu olup içinde hediyelik eşyalar satan dükkânlar, küçük el işi atölyeleri kafeler yer almaktadır.
Öğle yemeği olarak Melahat’in Mutfağında Sinop mantısı yedikten sonra, (Teyzenin Yeri de diğer popüler Mantıcı…) Kastamonu yolu üzerinde bulunan Hamsilos Fiyordunu görmek üzere yola çıktık. Diğer görülecek bir doğa harikası Erfelek Şelalesine uğramaya vaktimiz olmadı zira önümüzde alınacak 2 saatlik bir yol vardı.
- Bölümün Sonu / Cem Çötelioğlu
Süper bir gezi ve anlatımı olmuş… kutluyorum sevgilerimle💐👏💐
Paylaşımınız için teşekkürler.
Hamsilos koyu, Karadeniz’deki nadir bulunan doğal limanlardandır. oldukça korunaklıdır. Rus Donanmasına karşı Hamidiye Zırhlısının bu koyda gizlendiği söylenir. Aslında bir zırhlının cüssesi, Karadenizin hırçınlığı ve de o zamanki gemi dizayn ve teknolojilerini de dikkate aldığımızda (Stimli gemilerdeki kumanda gecikmesi gibi hantallıklar vs) Koskoca geminin aslında manevra alanı açısından oldukça limitler içerisinde hareket imkanı sağlayan bu koyda, bir gemiyi gizlemenin ne kadar da zor, o dönem denizciliğimizde ise ne kadar da mahir denizcilerimizin olduğunu düşündürtmüştür hep. Keyifli gezi anılarınızı dinlemeye devam etmek isteriz. Kaleminize sağlık.