Paylaşacak tecrübemiz, söyleyecek sözümüz var

ELLİYİZ

50 yaş ve üstü kadın, erkek, emekli, çalışan, EYT’ li ,bekar, evli her kesimden bizlerin paylaşım platformu

Neştersiz Beyin Ameliyatı olur mu ?

tarafından | May 12, 2021 | Sağlık ve Psikoloji | 2 Yorumlar

Hiçbir zaman ihtiyacınız olmamasını dileyerek, ancak gün olur bazen bilgi gerekli olur da çevrenize sevdiklerinize katkınız olur düşüncesi ile, daha önce duymayanlarınız, bilmeyenlerin için söz etmek istediğim bir tedavi şekline değinmek istiyorum.

Eminim ki pek çoğunuz, çocukluk yıllarınızda, eğer elinize bir büyüteç ya da daha eskilerin tabiri ile  pertavsız geçti ise, muhtemelen siz de, güneşin altında bir kaç kağıt kavurmuşsunuzdur.

1
Mercek ile ısı oluşturma

Bu konuya daha sonra tekrar geleceğim. 

Malum, pek çok tıbbi ve ilaç sektöründeki teknolojik araştırma geliştirme çalışmalarına rağmen, insanlık henüz tam anlamıyla kanser denilen derdi, grip kadar rahat atlatamıyor. Günlük hayatımızın bir parçasında mutlaka birilerinden duymak zorunda kaldığımız bu hastalıktan kurtulmak için insanlık halen büyük mücadeleler veriyor. Doğamız gereği hepimizde bulunan kanser olmaya meyilli yaratılışımız, adeta fırsat kollayan bir truva atı gibi ensemizde bekliyor. Marifet, olabildiğince bu dertten uzak durmak.

Vücudun değişik bölgelerinde oluşabilen kanser ile mücadele, kendine özgü pek çok çeşit yöntem ile bertaraf ediliyor ya da edilmeye çalışılıyor. Ancak ilerleyen evrelerde, bu metastaz denilen olgu Beyinde de nüksediyor ve süreci istenmeyen şekilde hızlandırıyor. En önemli adım, ne olursa olsun erken evrede haberdar olarak mücadeleyi zaferle sonuçlandırmak tabi ki. 

Beyinden söz edince de, durum daha bir nazik hale geliyor. Zira her bir zerre hücresi ile yaşam kalitemize etki eden bu organda oluşabilecek en ufak bir olumsuzluk her şeyimizi alt üst edebiliyor. Dolayısı ile Beyinde olabilecek çeşitli tipteki hastalıklar ile mücadele daha hassas bir hale geliyor.

Konuya kanser/tümör açısından giriş yapınca da, işin bu tarafı, Beyinde, kanserle mücadele için daha nazik, çok hassas tedavi seçeneklerine yönelmeyi gerektirebilir. Kanser tedavisi anlamında da, yöntemlerden birisi de, malum, değişik şekillerde duyduğumuz, Işın tedavisi, Şua tedavisi gibi halk dilinde daha ziyade böyle anılan Radyasyon ile tedavi. Özellikle dokunun radyasyondan olabildiğince az etkileyebilmesi için de fraksiyon dedikleri parçalı, ayrı ayrı, seans seans tedavi şekli, tercihlerden birisidir. 

Ancak ne olursa olsun, çok hassas olan beyin dokusuna radyasyonun veriliş şekli, sadece hastalıklı hücre/doku üzerine değil de, geniş yelpazede bir pencereden radyasyonun verilmesi neticesinde, hastalıklı dokunun yanı sıra, sağlam dokularında radyasyona maruz kalmasına ve bu durumdan etkilenmesine neden olmaktadır. Bir yandan hayatın kurtarılması, diğer yandan, kimbilir hangi sağlam dokunun da ışına maruz kalması ile, hayat kalitesinden alıkoyacak hangi fonksiyonel bozukluklara neden olabileceği, maalesef pek kestirilememektedir.

Uygulanması konusunda, en önemli noktalardan birisi ise, olabildiğince beyindeki sağlam dokunun radyasyona maruz kalmaması için titizlik gerekirken, daha önemli olan ise, ölümcül riskten de olabildiğince en kısa sürede kurtulunması açısından bakış açısının bir arada yürütülmesi hususudur.

Hasta olan dokunun, (tümörün diyelim) vücuttan bertaraf edilmesi ile bu, ya açık ameliyat ile olacak Ya da bu seçenek dışında bir yöntem ile ilerleyeceksiniz. 

Düşünün açık bir beyin ameliyatı esnasında, derinlerdeki tümöre ulaşana kadar, öncesinde karşılaştığınız sağlam dokuya da dokunmak zorunda kalacaksınız, sonrasında Allah şifa versin, kolaylık versine kalacak iş. 

Ya da, Işın tedavisi ya da kemoterapi gibi bir çok değişik tedavi seçeneklerine yönelinmek durumunda kalınacak.

Özellikle Beyinde bir tümöre radyasyon tedavisi uygulanacak ise, sağlam doku olabildiğince bundan nasıl korunacak ? Hal böyle olunca da, acaba daha başka ne yapılabilir diye tabi ki konunun uzmanları, insanlığa hizmet için oturup düşünmüş ve yöntemler geliştirmiş. 

Bunlardan biri de İsveçli bir Bilim İnsanı, Beyin Cerrahı ve Fizikçi ünvanına sahip Lars LEKSELL’dir (1907-1986), ve Radyo-Cerrahi’nin mucidi olarak tarihe geçmiştir. 

2
Lars LEKSELL

Kendisi, önceleri Stereotaktik bir yaklaşım olarak anılan, beyin coğrafyasına erişimi mümkün kılan yöntemsel bir yaklaşım diyelim. Kartezyen Koordinat Sisteminin kafatası yapısına uyumunu formülize ederek, kafatası içerisinde herhangi bir noktaya hassas bir koordinat takibi ile ulaşabilmeyi sağlayan bir mekanizma geliştirmiştir. 

Böylelikle, önceleri, milimetrenin de altında hassasiyetle sağlam dokunun yanında, hastalıklı dokudan biyopsi almayı amaçlayan yaklaşım, beyin coğrafyasına olan hakimiyet arttıkça, bu stereotaktik yaklaşımı daha farklı nasıl bir alanda kullanılır düşüncesi, beraberinde de, işin içerisine radyasyon ışınlarını da dahil ederek, Stereotaktik Radyo-cerrahi’ye uzanan yolun “başlangıç hikayesi”ni oluşturmuştur.

Buradaki temel prensip; oldukça yüksek bir hassasiyet ile erişilebilen kafatası coğrafyasındaki her bir milim hücrenin, yanındaki sağlam dokuya olabilecek en az etkiyi verecek şekilde bir dizayn ve ilmin yönetilmesine dayanır.

3
Stereotaktik Radyocerrahi

Bu amaçla, hastanın kafatasını merkezde tutacak şekilde ve etrafını çepeçevre kuşatacak ve çok hassas bir merkez noktada “odak” oluşturacak şekilde bir dizayn ile, arzu edilen 3 boyutlu bir coğrafyada, radyoaktif ışın demetlerinin odak etkisinden istifade ile istenmeyen hücrelerin bertaraf edilmesine yönelik adımlar atılmış, bu işlemlere de “Stereotaktik Radyocerrahi” adını vermişlerdir.

Bunu da yıl 1968 de başarmışlar. Bir kısmımız daha henüz dünyada değilken ))

4
Stereotaktik Radyocerrahi

Bu işlemleri yaparken, bugün radyoterapi denilen ve tek bir kolimatör üzerinden ışın püskürten yüzeyden, sağlam/hasta doku farketmeksizin ışın etkisi altına almak yerine, (ki bu teknoloji de son yıllarda inanılmaz geliştirilerek hassasiyet arttırıldı), 360 derecelik bir temsili yarım küre üzerine 192 ayrı ışın yolu demetini, mutlak bir odakta toplayacak şekilde geliştirilen bu tedavi yöntemi, daha doğru ifade ile cerrahi yöntem, tüm dünyada da “altın standart” radyocerrahi yöntemi olarak anılmaktadır.

Fazlaca karmaşık anlattığım teknik ifadeleri çok basit örnekle özetlersem, size ikinci paragrafta büyüteç ile kağıt yakma esprisini hatırlatayım.

Bu radyo cerrahi yöntem de aynen benzer şekilde çalışmaktadır. Yani, normalde paralel güneş ışınları kısa bir zaman aralığında cildinizi fazlaca etkilemez iken, büyütecin odak noktasında nasıl da hemen kavurucu bir tesir yapıyor ise, 192 farklı sektörden gelen, her biri temsilen, 1 birimlik radyasyon ışını, odak noktasında 192 birimlik ışının kavurucu etkisini göstermektedir gibi anlatabiliriz. Bu da şu anlama geliyor. Bu cihazın odak noktasına yerleştirilen doku, geri dönülemez ve öldürücü şekilde elimine ediliyor. Bu nedenle de terapi-tedavi olarak değil de, “radyo-cerrahi” olarak anılıyor. Normalde, açık ameliyat/neşter ile kesilip alınan hastalıklı dokudan geriye dönüş nasıl olamıyor ise, burada da yapılan işlem neticesinde odak noktasında nötralize edilen dokunun geriye dönüşü mümkün olamıyor. Bu nedenle, kesin doğruluk ve hassasiyet çok çok önemli. Bu hassas gereklilik nedeniyle de dizayn esnasında titiz çalışmalar neticesinde bu hassasiyete olabilecek en mükemmel şekilde erişmişler.

Aşağıdaki videodan aslında herşey daha kolay anlaşılmaktadır.

Mekanik olarak 0,15 mm doğruluk, radyolojik olarak da ortalama 0,3 mm lik doğruluğa erişerek büyük bir başarı sağlamışlar. Yani en yakın radyoterapi cihazlarına göre, 2 ila 20 kez daha az radyasyona maruz kalınarak, mekanik doğrulukta ise 5-6 kat daha hassas bir keskinliğe erişmişler.

Dolayısı ile bu kadar hassas olan bir tıbbi cihazın kendisi mükemmel olduğu kadar, bunu doğru şekilde hastalıklı doku ile sağlıklı dokuyu birbirinden net şekilde ayırabilecek yetenekli cerrahlar ve birlikte çalıştıkları radyasyon onkologları ve fizik mühendislerinin koordineli titiz mesaileri sayesinde, bu cihazın inanılmaz etkisinden istifade ile hastalar şifa bulmaktadırlar.

Böylelikle, diğer radyasyon terapi cihazlarında olduğu gibi defalarca fraksiyonel seanslara ihtiyaç duymadan, sadece tek seans olarak uygulanan bu tedavi neticesinde, hasta, operasyondan sonra günlük yaşamına, normal hayatına geri dönebilmekte ve eğer çalışıyorsa, işine devam edebilmekte, açık bir beyin ameliyatından sonra aylarca devam edebilecek nekahet döneminden de kurtulmaktadır. Böylelikle işinden gücünden ayrı kalmayarak, ülkenin üretim ve ekonomisine da katkı sağlamaya devam etmektedirler. Herhangi bir kesi, açık ameliyat, dikiş vs her çeşit ağır yan etkisinden de hasta kurtulmuş olmaktadır. 

Bu tedavi için kullanılan radyasyon ışını, Kobalt-60 elementi olup, oldukça yüksek aktiviteli bir radyasyon olması nedeniyle sanıldığının aksine radyocerrahi işlem uygulandığı esnada, çok kısa sürede etkisinden istifade ile tedavi sonuçlandırılıyor. 

Sadece beyindeki iyi ve kötü huylu tümörlerin tedavisi için değil, arterio-venöz-malformasyon dedikleri AVM (damar yumaklanmaları – anevrizmalar) diyelim, bunlar da bu cihaz ile tedavi ediliyor. Trigeminal Nevralji gibi, Epilepsi gibi bazı hastalıkların da tedavisinde kullanılan bu cihaz, radyoaktivite olarak Kobalt-60 ışını, yani Gamma ışını kullanıyor olması ve yapılan işlemin terapi (tedavi) değil de esasen cerrahi bir işlem olması, tıpkı bir neşter ile müdahale edilir gibi aslında Gamma Işınını neşter gibi kullanıyor olmasından ötürü; Gamma Knife yani Gamma Bıçağı ismi ile anılmaktadır.

Böyle bir hastalıkla yüzleşen hastalar, teşhisin verdiği bir andaki olumsuz duygular ile alternatif pek çok tedavi yönteminden habersiz şekilde, gitmiş bulunduğu hastanenin imkanları ile kendisine önerilen ve pek muhtemel açık ameliyata rıza göstererek kendileri için sıkıntılı bir sürecin yolunu tutmaktadırlar.

Halbuki, böyle alternatifleri bilen hastalar ya da yakınları bu yönde de araştırmalarını tamamladıktan sonra bir karar vermiş olsalar, eminim ki daha mutlu bir son ile karşılaşabileceklerdir. Ancak unutulmamalıdır ki, her alternatifin artıları ve eksileri de olabilir. Hatta Gamma Knife sistemi ile tedavi edilemeyen limit ve boyutlarda farklı endikasyonlar da olabilir. Bu nedenle, en doğru değerlendirmeyi hasta-hekim diyaloğu içerisinde neticeye ulaştırmak her zaman en uygun sonucu verecektir. Dolayısı ile böyle durumlarda beyin hastalıkları/tümör teşhisi ile yüzleşen dostlarınıza böyle bir imkandan söz edebilir, kendi durumlarının böyle bir tedavi imkanından istifade edip edemeyeceği konusunda da hekimlerine danışmalarını tavsiye edebilirsiniz.

Bugün ülkemizde Gamma Knife ile tedavi hizmeti veren 13 Devlet/Vakıf ve Özel Hastane bulunmaktadır (kuruluş yılı sırasına göre);

Marmara Üniversitesi – İstanbul

Gazi Üniversitesi – Ankara

Adana Başkent Üniversitesi – Adana

Florence Nightingale Hastanesi – İstanbul

Acıbadem Altunizade Hastanesi – İstanbul

Medicalpark Göztepe Hastanesi – İstanbul

Medipol Hastanesi – İstanbul

Bezmi-Alem Vakıf Üniversitesi – İstanbul

Pamukkale Üniversitesi – Denizli

Koç Üniversitesi Hastanesi – İstanbul

Özel Kent Hastanesi – İzmir

Özel Koru Hastanesi – Ankara

VM Medicalpark İstinye Üniversitesi – İstanbul

Bu platformda, sizlerle bu satırları paylaşırken, aranızda bu konuyu hiç duymamış olanlarınıza farklı bir perspektif sağlamayı arzu ettim.

Hepimiz, hayatlarımızı sağlık, huzur ve sükun içerisinde yaşayabilmek dileğiyle sevgi ve saygılarımı sunuyorum.

2 Yorumlar

  1. Emine

    Merhaba
    Gamma knife ile 2008 Kozyatağı Acıbademde tanıştım. Yazınız bu nedenle dikkatimi çekti.
    Önce açık ameliyat oldum. Gamma knife sonrası yapılamıyordu o zaman . İki kez de gamma knife oldum.
    Çözüm için organize olan doktorlarım bana aşamaları bildirdi ben de kabul ettim.
    Benim bu konuda değerlendirme yapıp seçim yapmam mümkün olamazdı.Benim bu konuda bir eğitim yok.
    Bu konuda uzman doktorlara kendimi emanet ettim.
    Bu hastalığı yaşayanlar ayrıntıya girmek istemezler girerlerse karmaşa yaşarlar.
    Bu benim tecrübem elbette .
    Yine de bilgileriniz için teşekkür ederim.

    Yanıtla
    • Hasan

      Emine hanım, öncelikle sağlıklı mutlu nice nice yıllar dilerim.
      Yorumunuz için teşekkür ederim. Bu yazıyı paylaşırken, pek çok alternatiften sadece bir yöntem olarak, diğer ameliyatlara göreceli olarak daha zahmetsiz olduğunu düşündüğüm bir bilgiyi paylaştım. Elbette ki en uygun tedavi çözümünü hekimler bilebilir. Zira radyasyonun da değmemesi gereken doku ve organlar için bazen çok daha farklı alternatiflere odaklanılmak mecburiyetinde kalınmaktadır. Bu yazının, daha önce hiç böyle bir opsiyonu duymamış olan kimselere de sağlıklı çözümler için vesile olmasını temenni ederim.

      Yanıtla

Bir İçerik Gönder

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Pin It on Pinterest

Share This