Paylaşacak tecrübemiz, söyleyecek sözümüz var

ELLİYİZ

50 yaş ve üstü kadın, erkek, emekli, çalışan, EYT’ li ,bekar, evli her kesimden bizlerin paylaşım platformu

NE SIFIR’MIŞ

tarafından | Haz 14, 2021 | Hayatın içinden | 6 Yorumlar

Lisedeyim, öğleden sonraki ilk ders matematik dersi. Matematik bölümünü seçmişim. O güne kadar matematik dersi ile hiçbir alıp veremediğim yok, hoş diğerleri ile de yok. Zaten hayatımın odağı okul, seviyorum kendisini. Aynı zamanda sınıf öğretmeni olan matematik öğretmenim içeri giriyor. Elindeki beyaz kaplı minik defterden belli ki sözlü başlıyor. Gözler sınıfı tarıyor, gözlerini öğretmenlerden kaçıranlardan değilim, göz göze geliyoruz, ‘Işık’ tahtaya gel diyor. Güle oynaya yeşil tahtanın önünde bitiyorum, ezelden beri boy itibari ile daima oturduğum o en ön sıradan ulaşmam saniyemi alıyor, ayrılması asırlar gibi gelecek olan çimen yeşili tahtaya. Soruyu yazdırıyor öğretmen, ben soruyu çözmeye başlıyorum ki, 50 küsur yaşımda hala rüyama giren o yüz ifadesi ve ses tonu ile ‘Dur’ diyor öğretmen ‘devam etmene gerek yok, ben Liseye kadar 0 (sıfır)’ı yazmasını bile öğrenememiş bir öğrenciyi Matematik dersimde istemiyorum’. Ne olduğunu anlayamıyorum ne hata yaptığımı ne ile suçlandığımı. Ben hayatımda ilk kez bu duygularla o an tanıştırılıyorum. Merhaba rezil olmak hissi, merhaba suçunu bilmeden suçlanmak, merhaba yerin dibine girmek… O tahta kocaman, ben küçücük kalıyorum. ‘0’ sayısı o ana kadar hiç bu kadar büyük, bende bu kadar küçük gözükmemişti bana.

Anlayamıyordum, çıkarımda bulunduğum şey; ben hata yapabilirdim ve fakat bunun farkında bile olmayabilirdim. Oysa sonrasında fark edecektim ki tıpkı benim gibi solakların pek çoğu sıfırı tersten yazarmış, daha doğrusu sağ elini kullananlara göre ters yazarmış. Suçlanmayı hak etmediğim farklılığım, farklılıkları ile suçlanan pek çok kişi gibi beni de işte o an vurmuştu. (Son günlerde neyse ki ele alınan bu derin konu; yani farklılıklarla ilgili farkındalık konusunda ne çok güzel ele alışlar var; Yerdeki yıldızlar filmi gibi, Gölgedeki yıldızlar kitabı gibi, sen hiç ateş böceği gördün mü gibi. Ne güzel yeni bir yazı konusu olur keşke burada da yazılsa.) Nerde kalmıştık, evet vuruş öyle bir vuruştu ki artık ben her yaptığım şeye şüphe duyar olmuştum. Doğru yaptığımı sandığım şey, büyük bir hata olabilirdi ve bundan utanmalıydım. Yaptığım büyük bir hata içerebilir düşüncesi ile sürekli etrafımdakilerden onay alma ihtiyacı gelişmişti. Hele Matematik dersi artık korkulu rüyam olmuştu, omuzlarıma yerleşen o ağır güvensizlik hissinin yükü ile artık matematik derslerinin hiçbirini kavrayamaz olmuştum. Tabi ki sıfırı ters! Yazan bir öğrenciyi istemeyen öğretmen matematiği anlamayan bir öğrenciyi sınıfında hiç istemeyecekti. Kendisi her fırsatı değerlendirerek beni matematikte başarısız olduğum konusunda ikna edecekti. Ve şimdinin Anadolu Lisesi o zamanın deneme lisesi olan okulumun Matematik bölümünden ayrılıp Tabi Bilimler (Kimya&Biyoloji &Fizik) bölümüne geçiş yaptım. Ve adı gibi Melek olan Kimya öğretmenime teslim edildim. Sınıfında beni yıldızlaştıran ‘sen kesinlikle Kimya Mühendisi olmalısın’ diyen öğretmenime sözümü tutup üniversite seçme sıralamasında en üst sıralara Kimya Mühendisliğini yazacaktım. Ve fakat küçük bir ayrıntı vardı. Kimya Mühendisliğine giriş için Matematik ve Fen puanı gerekiyordu. Ve ben Matematikte 0 (Sıfır)’dım. Ama benim güvensizlik duygumu omuzlarımdan alan öğretmenime sözüm vardı. Ben Matematik olmadan da Mühendisliğe girebilirdim. Herkesten daha çok çalışıp bunu başarabilirdim mesela. Bir tarafım eksikse! diğer bir güçlü tarafımla başarabilirdim. Büyük sınavda karşıma gelen Matematik sayfasını el çabukluğu ile çevirdim. Yok saydığım hayatımda sıfırladığım daha doğrusu sıfırladığımı sandığım Matematik ile ilgili sayfadan Kimya sayfasına zıplamıştım, zıplamakla kalmamış bir de puanları zıplatmıştım, Mühendislikte öncü üniversitenin Kimya Mühendisliği bölümünde 0 (sıfır)! Matematik sorusu yaparak ilk 10’a girdiğimde ben hala Matematik okuyacağımı yok saymaktaydım. Matematiği kafamda öyle sıfırlamışım ki o konu hiç aklıma gelmemişti.

WhatsApp Image 2021 06 13 at 23.24.58
Ne sıfır’mış

Maçka’daki tarihi okul binasında Matematik dersleri başlamış her seferinde yeni bahanelerle ben koridorlarda volta atmayı tercih eder olmuştum, derslere girmeyerek gökten bir mucize inmesini beklemekteydim, özellikle umudum mühendislikte matematik derslerinin gerekli olmadığı !!! gerçeğinin ortaya çıkması idi! Mucize gelmedi ama bir başka melek bu sefer Moiz ismi ile karşıma geçmiş elini omzuma koymuş suratında daha sonra her bakışımda göreceğim gerçek iyi insan bakışı ile gözümün içine şefkatle bakıp, ‘sen bizim sınıfta değil misin, sen sorumluluk sahibi birine benziyorsun, sınav sırasında dışarıda ne arıyorsun’ sorusu ile beni yüzleştirivermişti. Kendisini uzun cümlelerle Matematiği zaten başaramayacağıma ikna etmeye çalıştım, önüne kanıtlar koydum. Lise öğretmenim benim Matematikte başarısız olduğuma beni kolayca ikna etmişti ama ben bana benden fazla güvenen sınıf arkadaşımı başarısız olacağıma ikna edememiştim. Türev bilmeyen bir insanın çift katlı integral çözmesi temeli olmayan zemine gökdelen dikmek gibi bir şeydi. Oysa o temel türev değil güvendi…

Yaklaşık 30 yıl sonra eşim olacak, bana güven aşılayan bu insan, sabırla gocunmadan menfaat içermeden karşılık beklemeden, karşılıklı arkadaşlık hisleri ile haftalarca Lise matematiği anlatacak, matematiği yapabileceğime beni inandıracaktı. Tıpkı bisiklet kullanmasını öğreten bir babanın kararlığı ile kendime inandığım ve kendime güvendiğim anda seleden tutmayı bırakacak, kendisinden daha yüksek matematik notları almaya başladığımda gururla, güvenini boşa çıkarmayan başarıyı uzaktan seyretmeyi tercih edecekti. Güven temelli başlayan bu iletişimde belki de güveni sarsarak dostluğu bitirmeyi riske etmemeyi tercih ederek ….başka yöne evrilebilecek bir ilişkinin önü kapatılacak , başka güzel hayatlara yelken açılacak gönüller başkasına kayacak, başka mutluluklar yaşanacaktı. Keşke’ler yoktu hayatımızda iyi ki’ler olacaktı. İyi ki bu meşhur sıfır konusu hayatıma girmişti, kim bilir bu hikâye olmasa Moiz elinden tutulunca yol açılınca ışık olununca neler başarabilindiğinin neler başartılabilindiğinin keyfini orada yaşamayacak, 30 küsur sene binlerce gence aynı üniversitenin sınıflarında dersler veremeyecek, pek çok gencin hayatına bu kadar dokunamayacak, onların kendine inanmasında bu kadar rol alamayacaktı. Belki’lerden sadece bir varsayım benimkisi, bu hikâyeden çıkaracak çok şey var, herkesin hayatında yaşadığı irili ufaklı travmalar belki bize hayatımızın güzelliklerini açıyor.

‘Sil baştan başlamak gerek bazen, hayatı sıfırlamak’ dediğim bir anda, 20 yıl sonra tekrar hayatıma giren bu sefer hayat arkadaşım olarak omzumda elini yine hissettiğim Moiz’le şimdilerde yaşadıklarımız gibi…Ey sıfır, 1/0 mutluluk getir hayatımıza…

6 Yorumlar

  1. Burhan G

    Bravo..hayatımızda bazı dönüm noktalarida hep böyle travmalar vardir ve hep var olacak.guzel bir anektod olmuş😘😘.moiz hocanın anlatım ve aktarım gücünün ne kadar yüksek olduğunu gösteriyor..ikinizide kocaman tebrikler👌👌👌

    Yanıtla
    • G.Işık Uçar

      Çok teşekkürler ediyoruz. Her ikimiz de selam ve sevgilerimizi iletiyoruz.

      Yanıtla
  2. Füsun Taşlı

    Bayıldımmmm🙏😍👏Yazı kısacık gibi görünüyor. Ama içine 35 yıl ve birkaç güzel hikaye sığmış.. Mini bir roman tadında okudum. Gerçek yaşam hikayeleri gibisi yok..Yüreğe bir başka dokunuyor. Merakla ve heyecanla bekliyorum yenilerini🙏❤️

    Yanıtla
    • G.Işık Uçar

      Bazen uzun yıllar küçük bir hikayeye sığıyor bazen bir cümle ömür boyu unutulmuyor. Beğenmene çok sevindim. Her zaman desteklersin her emeği. Ne güzel bir bonkörlüktür.

      Yanıtla
  3. Belgin

    Çok güzel bir anlatım, içtenlik…

    Yanıtla
    • G.Işık Uçar

      Kimbilir Belgin öğretmenin ne güzel anıları vardır öğrencileri ile . İçtenlik desen çok daha fazlası var . Çok isteriz burada o anıları okumak. Teşekkür ediyorum.

      Yanıtla

Bir İçerik Gönder

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Pin It on Pinterest

Share This