Kız Kulesi, Roma İmpatorluğundan İstanbula kalan az sayıdaki eserden biri olarak Üsküdar Salacak açıklarından yüz yıllardır iki kıtanın kıyısındaki İstanbulluları selamlıyor. MÖ 400’lü yıllarda deniz gümrük noktası olarak inşa edilen yapı belki de hakkında çok az bilgi olduğu için yıllar boyunca pek çok efsanenin öznesi olmuş.
İnşasını takip eden pek çok yüzyıl sonra, bugün gören herkesi büyüleyen kulesi ilk kez İmparator Komnesos tarafından yaptırılır. Kule Romalılar zamanında kimi zaman hapishane olarak da kullanılmıştır. İstanbul’un fethinden sonra ise kule çok farlı amaçlar için kullanılır. Bir dönem Romalıların kullandığı gibi gümrük amacıyla, bir dönem deniz feneri olarak, bir dönem bazı törenlerde top atışı yapılan yer, bazı sultanlar için seyir ve dinlenme yeri ve nihayetinde 19. Yy.’daki veba salgınında karantina bölgesi olarak kullanılır. Tüm bu süre içerinde kule depremler ve yangınlar sebebiyle çok kez zarar görmüş ve bir kaç kez yeniden inşa edilmiştir. Cumhuriyet döneminde önce deniz feneri, sonra radar istasyonu olarak kullanılır ve nihayet yakın zamanda özel işletme statüsü ile restaurant ve seyir alanı olarak hizmet vermektedir.
Tüm bu zaman içerisinde hakkında çok fazla hikaye ve efsane anlatılan kule hakkında anlatılan en bilinen ve İstanbul’un her dönemine uyarlanmış olan efsane Zehirli Yılan Efsanesidir.
Romalıların efsanesi İmparatorun eşi:
İmparator kahinin öleceğini söylediği İmparatoriçeyi korumak için onu kuleye gönderir ve ziyaretçi yasağı koyar. İmparatoriçeyi sadece kendisi ve az sayıdaki hizmetçisi görecektir. Ancak bir süre sonra şehirden gönderilen meyve sepetine saklanmış bir yılan tarafından ısırılır ve ölür.
Selçuklu Sultanının kızı:
Çok sevdiği kızının öldüğünü rüyasında gören Sultan kızını kuleye kapatır. Hiç kimsenin onu görmesine izin vermez. Yıllar sonra hastalanan kız yaşlı bir hekim tarafından güçlükle tedavi edilir. Kızın iyileştiğini duyan halk kuleye sayısız hediyelr gönderiri. Bunlardan biri olan bir sepet üzümdeki zehirli yılan kızı sokar ve kız ölür.
Atı alan Üsküdar’ı geçti sözünün kaynağı Battal Gazi ve Tekfur’un kızı:
İstanbul’un fethi için Harun Reşid’in ordusundaki namlı Battal Gazi fetih gerçekleşmeyince ordu ile dönmez ve Üsküdar’a yaşar. Üsküdar’da kalmasının sebebi Tekfur’un kızına aşık olmasıdır. Bunu haber alan Tekfur kızını kuleye kapatarak Battal Gazi’den korumak ister. Ama Battal Gazi’yi durdurmak mümkün olmaz aysız bir gecede kuleye çıkan Battal Gazi hem Tekfur’un kızını hem de kuledeki hazineyi alır ve kaçar. Derler ki Atı alan Üsküdar’ı geçti sözü bu olay üzerine söylenmiştir.
En eski ve en romantik efsane ise Hero ile Leandros efsanesidir. Hero Afrodit’in rahibesi olarak kulede görevlidir ve rahibe olduğu için erkeklerden uzak yaşamaktadır. Ancak bir törende karşılaştığı rahip Leandros’a aşık olur. Her ikisi için de yasak bir aşktır bu. Görüşmeleri için tek yol geceleri ortalıkta kimse yokken Leandros’un kuleye yüzerek gitmesidir. Hero yaktığı fener ile Leandros’a her gece yol göstermektedir. Fırtınalı bir gece rüzgarın feneri söndürdüğünü fark etmeyen Hero Leandros’u boşuna bekler. Yolunu kaybeden Leandros’un boğulduğunu öğrenen Hero bu acıya dayanamaz ve karanlık bir gecede kendini boğazın soğuk sularına bırakır.
0 Yorum