Memleketimiz o kadar güzelliklerle, kültürel zenginliklerle dolu ki, günlük telaş içerisinde üzerinde yaşayanlar, haliyle monoton döngüsü içerisinde ıskalıyor genel olarak. Bu hepimizde var. Kanıksama, ya da hayatın esprisi diyelim. Yurdumuzun her bir köşesi, aslında insanlığın tarihine ayrı ayrı ev sahipliği yapmış ve daha keşfedilecek inanılmaz parçalarını barındırıyor büyük bulmacanın. İlgi alanınıza göre tarihin derinliklerinden günümüze kadar, pek çok değişik alanı görmek, incelemek, hissetmek ve içselleştirmek isteyebilirsiniz.
Daha önce çeşitli nedenlerle iki dakika bile fırsat bulamayıp yanı başından geçtiğiniz halde bir türlü ziyaret edemediğiniz pek çok güzellik ve zenginlikler olmuştur mutlaka. Onları daha yakından, doyasıya gezip görebilmeniz için daha fazla mazeret üretmemek gerek zihnimizde. Eğer üstelik bir de emekliyseniz, sağlığınız, durumunuz iyi ise, ne yapsam ne yapsam diyorsanız, yapabileceğiniz en güzel faaliyetlerden birisi de gezmek tabi ki. Şimdi değilse ne zaman? dedik ve 3 arkadaş, Ankara’dan günü birlik Sivas’a gitmeye karar verdik. İsmini, türkülerini ve de değerli ozanımız Aşık VEYSEL’i, hemşehrilerini, yemeklerini, Gürün şallarını her zaman duyduğumuz, ve Kurtuluş Savaşımızın da en önemli kilometre taşlarından birisi olarak önemli bir göreve ev sahipliği yapmış, bu güzel şehrimizi aslında bir ön gezi tadında ziyaret etmek üzere yola koyulduk.
Böylesine önemli yerleri gezmenin en güzel şekli, rehberli tur ile gezmek tabi ki. Ancak, çok spontane ve sezonsal olarak da ne soğuk ne de sıcak diyebileceğimiz bir zamanda, Ekim ayı ortasında, mevcut ulaşım araçlarından da günübirlik hem götürüp geri de getirebileceğine inandığımız, hızlı tren seçeneği ile gerçekleştirdik.
İç Anadolumuzun plato iklimini oldukça güzel yansıtan bir coğrafyada bulunan Sivas, tarih boyunca, Neolitik dönemden itibaren insanlığın kadim yerleşim yerlerinden birisi olmuş, çağlar boyunca da dönemin güç unsurlarının yönetiminde önemli kültürlere tanıklık etmiştir. Etiler, Asurlar, Medler, Persler, Makedonlar, Romalılar, Danişment Beyliği, Selçuklular, Moğollar, İlhanlar, Eretna Beyi, Osmanlı derken… hep beraberiz … Yaşasın Türkiye Cumhuriyeti.
Sivas’a öğle zamanı vardık. Zamanı etkin kullanmak adına doğruca şehrin göbeğine gidelim, Sivas Garına doğru geri süpürme şeklinde gezelim dedik. Yaklaşık 5 saat kadar zamanımız vardı. Bu beş saat süresince de görmeyi planladığımız güzergah şöyle idi;
– Güdük Minare,
– Taşhan,
– Madımak Oteli,
– Vilayet Binası,
– Tarihi Jandarma Binası,
– Atatürk ve Kongre Müzesi (Sivas Lisesi),
– Buruciye Medresesi,
– Şifaiye ve Çifte Minareli Medrese, Şifaiye Medresesi;
– Ulu Cami,
– Gök Medrese.
Neden turumuza Güdük Minareden başladığımızı merak edenler için şunu söyleyebilirim. Literatüre, ilginç mimarisi ile geçtiği için. Görmeden geçmek olmazdı. Ama ne yalan söyleyeyim, gerçekten ilginç bir miras olmasına rağmen yakından inceleyince, sanki zoraki elden geçmiş, kambur külfetmiş gibi mahallenin bir kenarında bırakılmış hissi uyandırdı. Bence, Sivas’taki yetkililerin ayıbı. Başka ülkelerde olsa, böylesine bir kültürel miras kim bilir nasıl sunumu yapılır. Bilgilendirmesiyle, anlatımıyla. Oysa ki, mimari açıdan gerçekten de bambaşka bir örnek. Özellikle o silindirik şekildeki tuğla örgüye ve uzaktan mukarnas deseni andıran üçgen desenlerden oluşan alan.

Güdük Minare; Eretnaoğulları’nın kurucusu Alâeddin Eretna tarafından 1347’de ölen büyük oğlu Hasan için yaptırılmıştır.
Sonrasında, güzelim şehri, yürüyerek dolaşmak çok rahat. Doğruca Vilayet Merkezine yöneldik. Yolumuzun üzerinde;
Taşhan’ı

Hemen hemen her şehrin bir Taşhan’ı vardır. İstanbul’da bile var. Ama nasıl ? günlük kullanım içerisinde reklamıydı, tentesiydi derken her yerde gördüğünüz o görüntü kirliliğinden, tarihsel dokunun hazzına varamıyorsunuz. Sonrasında da Taşhan olsa ne olur, olmasa ne olur dedirtti bana. Geçtik …
Yol üzerinde, tarihimize hazin bir sayfa olarak düşen Madımak Oteli‘nin önünden geçtik. İnsanların hayatını bu şekilde kaybetmiş olmaları, son derece kötüdür. Bunun aksine bir yorum, insanlığa yakışmaz.

Şehrin merkezine mesafe çok fazla değildi, neredeyse görebileceğimiz her şeyin bir arada olduğu Vilayet Binasının da olduğu büyük meydana çabucak gelebildik.

Öğle yemeğimizi Belediyenin meydandaki güzel tesislerinde yemeyi tercih ettik. Madımak Çorba, Sivas Köfte doğal olarak tercihimizdi. Garsonumuzun down sendromlu bir kardeşimiz olması hoşuma gitti. İstihdam fırsatı verilmiş olmasından dolayı Belediyeyi tebrik ederim. Yemeklerin, yoğunluğun talebine yetişebilmek adına biraz aceleye getirilmiş olması, nefaseti de etkiliyor doğal olarak. Amacımız yemek için uzunca vakit kaybetmemek olunca da üzerinde çok durmadım haliyle. Fast-food refleksi ile yemeklerimizi yedikten sonra, zaman kaybetmemek adına hızlıca turumuza devam ettik. Meydandan ilerlerken, yine mimarisi ile göz dolduran Tarihi Jandarma Binasının önünden ilerledik.

ve soluğu derhal Sivas Erkek Lisesi’nde aldık. Burası hepimiz için önemli. Çünkü; 1915 yılında, Çanakkale Muharebelerine gönüllü giderek şehit düşen evlatlar ve o yıl hiç mezun veremeyen bir Lise. Ve…
- Bölümün Sonı
0 Yorum