Yok yok yanlış okumadınız.
Evet Empatinin fazlası bünyeye zarar veriyor. Bu iddiayı açalım o zaman.
İletişim becerilerinden empati(yani duygudaşlık) bazı insanlarda doğuştan olabilir. Ama bir çok insanda sonradan kazanılması gereken bir beceri. Çünkü sağlıklı iletişim onsuz olmuyor. Empati, aslında diğerini etkin dinleyebilmek; sözünü kesmeden, eleştirmeden, yargılamadan, akıl vermeden sadece anlamaya çalışarak dinlemek. Söylediklerinin hangi duygunun ürünü olduğunu fark edebilmek.
Düşünsenize sadece en yakınlarımız bile “empatik” olsa hayat nasıl da güzel olurdu.
Diyelim ki bu becerinin önemine yürekten inanıyor ve empatik olmaya gayret ediyorsunuz. Çok iyi.
Ne zaman ki kendinizi “dinlediğiniz kişinin yerine koyuyorsunuz”, bünyeye zarar sınırına geldiniz!
1. Tehlike; Bunun adı artık “sempati”. Çünkü onun algısını ve değerlerini siz de giydiniz . Artık anlamaya değil ona hak vermeye çalışarak dinlersiniz. Üzüntüsüyle üzülür, öfkesiyle öfkelenirsiniz. Onun duygusal yükünü sırtlarsınız ki bu da sizi strese sokar.
Ve hatta kendinizi; “ben senin yerinde olsam şöyle yapardım.” , “Az bile demişsin” , “Yerden göğe haklısın.” derken bulabilirsiniz. Bu, empati değil akıl verme.
2. Tehlike; Baktılar ki iyi dinliyorsunuz, bazı kişiler sizi “ağlama duvarı” gibi algılayabilir. Yani bu beceri siz suistimale açık hale getirebilir. Evet etkin dinleyin ama arada diğerinin söylediklerini toparlayın ve orada olmayan üçüncü kişiler hakkında konuşmayı engelleyin ki dedikodu kültürünün bir parçası olmayın. Yoksa empatik kişi olmaya çalışırken, dedikodu yapılan kişi oluverirsiniz.
Sözün özü; Empati iletişimi lezzetlendirirken , “empatiden fazlası” bünyeye zarar verir.
Sevgili dostlar empatinin resmini isterseniz, Atamızın dinleme tarzını gösteren fotoğraftır.
İlksen Hanım,empatiyi hiç bu şekilde düşünmemiştim.Bana bu pencereyi açtığınız için teşekkür ederim.
İlginize ben teşekkür ediyorum.
Azı karar çoğu zarar kesinlikle. Çok güzel ifade edilmiş, zevkle okudum. Sevgiler
Hiç böyle bakmamıştım.. saptamalar bana da doğru geldi