Değerli dostlarım, yıllardır Ankara’da yaşıyorum (yaklaşık otuz iki yıl) ve Ulus’tan birçok kez geçmişimdir. Ancak geçenlerde bir pazar günü “Cumhuriyet Yapıları” gezisine katılana kadar burada bulunan tarihi binaları aslında fark etmediğimi fark ettim.
Bir seyahat şirketinin düzenlediği gezimiz Ankara Dil Tarih Coğrafya Binası’nın önünde sabah saat 10’da başladı ve yürüyerek akşam 17’de sona erdi. Ben size bu gezi sırasında eserlerine hayran olduğum İtalyan kökenli Türk vatandaşı Mimar Roberto Giulio Mongeri’den ve onun Ankara’da yaptığı Osmanlı Bankası, Ziraat Bankası ve İş Bankası binalarından bahsetmek istiyorum.
Mimar Mongeri 1873 yılında İtalyan kökenli bir ailenin çocuğu olarak İstanbul’da dünyaya gelmiş. Milano’da Brera Güzel Sanatlar Akademisi ve Mimarlık Yüksek Okulu’na devam etmiş. 1898 yılında İstanbul’a döndükten sonra 1909’dan itibaren Sanayi-i Nefise Mektebi’nde ders vermeye başlamış. 1941 yılında İtalya’ya dönmüş, 1951 yılında Venedik’te vefat etmiş.
Mongeri’nin eserleri arasında İstanbul’da Aziz Antuan Kilisesi, Taksim Sahnesi, Karaköy Palas, Maçka Palas, İzmir’de Osmanlı Bankası Binası, Bursa’da Çelik Palas bulunmakta. Mongeri Birinci Ulusal Mimarlık Akımının temsilcilerinden. Bu akımın diğer temsilcileri arasında Türkiye Cumhuriyeti’nin müze olarak inşa edilen ilk yapısı olan Ankara Etnografya Müzesi’nin Mimarı Arif Hikmet Koyunoğlu, Cumhuriyet Müzesi olarak da bilinen II inci TBMM’nin Mimarı Vedat Tek ve Ankara Palas’ın mimarı Mimar Kemaleddin de bulunmakta.
Birinci Ulusal Mimarlık Akımı 1908-1930 yılları arasında etkili olan, Osmanlı Klasik Dönemi ve Anadolu Selçuklu Mimarisinden esinlenen bir mimari akım olarak tanımlanmakta. Bu dönem mimarlıkta Batılılaşma eğilimine ilk ciddi tepkilerin gösterildiği, mimarinin yabancı etkilerden ve yabancı mimarlardan arınmasına çaba harcanan bir süreç olarak da ifade edilmekte.
Bu dönem yapılarında ön cepheler simetrik ve görkemli bir şekilde yapılıyor ve de bu cepheler sürekli taş kuşaklarla üç bölüme ayrılıyor. Her bölüm kendi içinde bir bütün olarak düzenleniyor ve her katta değişik pencere formları kullanılıyor. Bu dönemin bir başka özelliği ise binalarda kulelerin de kullanımı.
Mongeri’nin Ankara’daki banka binalarına gelirsek. Kızılay’dan Ulus’a doğru Atatürk Bulvarı üzerinden giderken, Gençlik Parkı’ndan hemen sonra sol köşede 1926 yılında tamamlanan Osmanlı Bankası’nın Ankara Merkez Şubesi Binası’nı görürsünüz. Bu bina halen Garanti Bankası tarafından kullanılmakta.
Atatürk Bulvarı üzerinde yürümeye devam ettiğinizde sol tarafınızda bu kez 1926-1929 yılları arasında inşa edilen Ziraat Bankası Eski Genel Müdürlük Binası karşınıza çıkar. Halen müze olarak kullanılan bu bina aynı zamanda Türkiye’nin ilk banka müzesi olma özelliğini de taşıyor.
Bu bina müzeye dönüştürüldükten sonra iç mekanları da yapılan düzenlemeler ile orijinal halini yansıtır hale getirilmiş.
Ziraat Bankası Müzesi’nde ana kasa dairesini ziyaret etmeniz de mümkün. Kasa kapılarının ve çelik kasaların oldukça ağır olması nedeni ile kasa daireleri binanın bodrum katı ile birlikte inşa edilmiş, ardından diğer katlar tamamlanmış.
Bulvar üzerinde yukarıya doğru biraz daha yürüdüğünüzde bu kez sağ tarafınızda İş Bankası Genel Müdürlük Binası’nı görürsünüz. Hizmete girişi 1929 yılı olan bu bina da halen İktisadi Bağımsızlık Müzesi olarak hizmet veriyor. Ancak bankanın kuruluş yıldönümü olan 26 Ağustos tarihlerinde Genel Kurul Toplantıları burada yapılıyor.
İş Bankası Müzesi’nde de iç mekanlar aslına sadık kalacak şekilde korunuyor ve sanki ziyaretçilerini 1930’lu yıllara geri götürüyor.
Müzenin tavanında çok güzel bir vitray süslemesi bulunmakta. Vitrayda, elinde gücü temsil eden yılanlı asası, başında ve ayaklarında hızına gönderme yapan kanatlarıyla Yunan mitolojisinde para ve ticaretle ilişkilendirilen Hermes tasvir edilmiş. Vitray, İtalyan sanatçılar Salvatore Corvaya ve Carlo Bazzi’nin ortak şirketi tarafından yapılmış.
Ankara’da üçü de bankalar için yapılmış bu Mongeri binalarında beni en çok etkileyen, taşların sanki bir dantel gibi işlenmiş olması. Bu binaların cephelerindeki oyma ve taş işçiliğinin binalara çok yakıştığını düşünüyor ve bu güzel eserleri ülkemize kazandıran Mimar Giulio Mongeri’nin hatırası önünde saygı ile eğiliyorum. Ayrıca bu tarihi binaları gelecek nesillere aktarmak konusunda çaba gösteren tüm kişi ve kurumlara şükranlarımı sunuyorum. Dileğim, bir gün sizlerin de vakit ayırıp, Mimar Mongeri’nin elinden 1.Ulusal Mimarlık Akımı anlayışı ile çıkan bu binaları keyifle gezmeniz.
Kaynakça:
Y.Yavuz, I.Ulusal Mimarlık Dönemi ve Mimar A.Kemaleddin Bey, Ankara 1981 akt. A.M. Aktemur, ve M. Arslan, I. Ulusal Mimarlık Akımı ve İstanbul- Karaköy’deki Örnekleri. EAM sitesi
Savaş Mutlu
Ankara’da olup da bu binaları görmeyenimiz çok azdır. Ancak bu binalara ilişkin derli toplu bir bilgiyi bu yazıda bulabildik. Yazarın kalemine sağlık.
Bir farkındalık yaratabildiysem ne mutlu, ilginize teşekkür ederim.
Kentimizin tarihi değerleri olan bu guzel binalar ile ilgili çok aydınlatıcı bilgilerdi . Kaleminize sağlık.
Teşekkürler..
Değerli yorumunuz için çok teşekkür ederim. Kültürel mirasımızı tanıtmaya biraz olsun katkıda bulunabildiysem ne mutlu bana.
Emeğine sağlık Savaş.Çok güzel bir çalışma olmuş
Güzel görüşlerin için çok teşekkür ederim.