Merhaba,
Her zaman, toplantılarda, muhabbetlerde çenesi en çok düşen eleman olarak tanımlanan ben, yeni portalımıza birkaç satır bir şeyler yaz denilince dut yemiş bülbüle döndüm,
Kaç zamandır ne yazsam, ne anlatsam diye kıvranıp duruyorum, güncel olaylara bakıp gündemi kendimce yorumlayayım desem tüm site kurallarını daha birinci dakikada alt üst etmiş olacaktım, vazgeçtim, mesleğim olan banka finans sektörü desem ondan beter, bir Beşiktaşlı olarak spora dalsam bazı arkadaşlar kırılacaklar,
Baktım olmuyor (o zaman bakma demeyin) en popüler konulardan biri olan nostalji üzerinden yürüyüp, geçmişe olan özlemimizi bir de benim sözcüklerimle anımsatayım istedim,
Şimdi herhalde çocukluk yıllarımızda oynadığımız sokak oyunlarını, yediğimiz toz şekerli, Sana yağlı ekmekleri , çatı antenli siyah beyaz televizyonlarda izlediğimiz dizi ve çizgi filmleri anlatacağımı düşündü iseniz yanıldınız,
Şöyle anlatmaya başlarsam belki sonunu daha çok merak edersiniz, böylece reytingimiz de artar,
Yıl 1970 ya da 71 , (yani 12, 13 yaşlarındayım) ki Ankara da yaşıyoruz, rahmetli babamla Tandoğan meydanından Ulus Tren garına inen bulvardan yürüyerek , garın sol tarafında yeni hizmete açılan edilen o zamanki adıyla AŞOT a yani Ankara Şehirlerarası Otobüs Terminaline gittik, (sonrasında İ,Melih Gökçek bu isim Ermenileri anımsatıyor diye AŞTİ olarak değiştirmişti, neyse siyaset yapmayacaktık),
O tarihe kadar Ankara’nın bu büyüklükte modern bir otogarı yoktu, otobüsler kentin farklı noktalarındaki kendi garajlarından, komşu il ve ilçelerin otobüsleri de Etlik de köy garajlarını anımsatan bir harabeden hizmet veriyordu,
Otogarla ilk defa tanışıyordum, telaşlı bir kalabalık, farklı illerin adlarını bağırarak yolcu kapmaya çalışan çığırtkanlar, peronlarında konuklarını bekleyen o zamanın 0 302 Mercedes, Magirus (Havalı apollo), Man, Bussing gibi markalara sahip Gazanfer Bilge, Gülhan, Atan Kardeşler, Kamil Koç, Sağlam, Ulusoy, Zümrüt, Dağıstanlı, Doğan Körfez gibi çoğu günümüzde artık tarih olmuş firmalar, içinde et olmayan bol soğanlı kesif bir lahmacun kokusu , tütün kolonyasından betonlaşmış pişmaniyeye kadar aklınıza gelen gelmeyen her şeyi satan hediyelik eşya dükkanları, dilenciler, yan kesiciler, dolandırıcılar daha neler neler,
Bir panayırı andıran bu görüntü bana çok keyif vermişti, çok etkilenmiştim
O ilk otogar ziyareti, daha sonraki yıllarda Türkiye de tüm otobüs sektörünün analizlerini yapmaya, firmaların otobüs biletlerinden tutun, yaptıkları kazalara kadar, belki bir çok kişiye göre anlamsız ancak özellikle daha sonra mesleğim olan banka müfettişliği yıllarında yararlandığım bir hobiye dönüştü,
Türkiye Otobüs işletmeciliği, otobüs marka ve modellerinin , karayollarının gelişimi, otogar , dinlenme tesisleri ritüelleri ve daha birçok konuda yaşanmışlıkları sizlerle paylaşmak kadar sizlerin de bu konularda ki anı, görüş ve düşüncelerinizi paylaşmanız da keyifli olur diye düşünüyorum,
Sağlıcakla kalın….
Merhaba Tuğrul bey,
Yazınızın sonunda anılarınızı paylaşın cümlesini görünce benimde gafı dan silinmeyen bir sahneyi paylaşmak istedim. Almanyaya gitmek üzere benden 1.5 yaş büyük ağabeyimle 1971 yılında Adana’dan
markası muhtemelen yazınızda saydınığınız marka otobüs firmalarından biriyle Ankara otogarına indik saat 20 civarında. Otogar bizim gibi 10-12 yaşındaki iki çocuk için oldukça kalabalıktı. Çok Türk filmi izlemiş olmamızdan dolayı o kabalıktan Erol Taş (rahmetle anıyorum) tuzağına düşürülmesi korkusuyla epeyce tedirgin olmuştuk. Uçağımız sabah 9.00 da Esenboğa havalimanindan kalkacaktır ancak geceyi orada geçirme düşüncesi bizi ürkütmüş olacaktı ki bir taksiye atlayıp O zaman için Ankara’nın çok dışında olan Esenboğa havai anına gittik. İn top oynuyordu geceyi daha güvenlidir diyerek orada koltukların üzerinde geçirdik ve sabah Frankfurt’a uçtuk. Sonrası da ayrı bir hikaye ancak AŞOT denince aklıma o gece geliyor.
Güzel yazınızda katkı olabilir düşüncesiyle paylaşmak istedim.
Öncelikle paylaşımınız için çok teşekkürler, yarım asırı aşan yaşanmışlıklardan süzüp günümüze taşıyabildğimiz acı ,tatlı anılarımız için bu sayfalar tüm dostlara 7/24 açık, “sonrası ayrı hikaye” tümcesi içinde yer alan hikayelerinizi bekliyoruz, selamlar sevgiler
Biz yaştakilerin çoğunun başkentimizde ki bu küçük otogardan yolu geçmiştir.. o günleri o mekanı bize hatırlattınız Tuğrul bey teşekkürler ..
Ben doğma büyüme Ankara’da yaşıyorum. Eski otogarı biliyorum.1997ye kadar köyümüze giderken kullandık yıllarca. lahmacuncuların kokusu, kalablık, itiş kakış hep aklımdadır. Benim merak ettiğim Eski otogarın ne zaman hizmete girdiği, babam söyler Etlik garajından kalkıyormuş otobüsler, şimdi ilçeler garajı olmuş. saygılar, teşekkürler